Mor Menekşe




Download 0.64 Mb.
Pdf ko'rish
bet7/13
Sana27.10.2022
Hajmi0.64 Mb.
#28242
1   2   3   4   5   6   7   8   9   10   ...   13
Bog'liq
cukulatalar

İkimizden Biri
İkimizden biri ölmek zorundaydı. Ya o, ya ben. O yüzden elimdeki altıpatları şakağıma 
dayadım. Gözlerimi sıkı sıkı kapadım. Ölümün hayatımdan daha kötü olamayacağını düşünerek 
kendimi rahatlattım ve tetiği çektim...


Sonra gözlerimi açtım ve silahı karşımda oturan Tuncer’e verdim. Tuncer benim en yakın 
arkadaşımdı. Dostumdu. Kan kardeşimdi. Birlikte büyüdüğümüz köyde düştüğü kuyudan ben 
kurtarmıştım onu, hem de kendi canımı tehlikeye atarak. Şimdi ise onun gebermesi için dua 
ediyordum. Silahı beynine dayadı. Elleri titriyordu. Yüzü terden sırılsıklam olmuştu. Ölmekten 
korkuyordu. Yazık.
“Erkek değil misin?” dedim.
Cevap vermedi. Ağzı açık ama dişleri bütün gücüyle sıkılmış bir şekilde tetiği çekti. Sonra 
silahı elinden bırakmadan derin derin nefes aldı. Bir kilometre yolu mola vermeden koşmuş 
gibiydi. Silahı masanın üstüne bıraktı.
Bir kız iki dostun arasını nasıl açar derler. Bir kız için kan kardeşler nasıl düşman olur 
derler. Olay bir kızın iki erkeği birbirine düşürmesi değildir. Asıl olay birlikte gülüp eğlendiğin 
dostunun stres anında nasıl davrandığıdır. Çünkü kaç senelik arkadaşın olursa olsun, gerçek 
dostluk stres anında belli olur. Issız bir adaya düştüğünüzde ve yanınızda sadece bir ekmek 
olduğunda sana nasıl davranır? Ekmeği sana verip kendi canını feda mı eder? Ekmeği bölüşür 
“Öleceksen de birlikte ölelim” mi der? Yoksa ekmeği elinden almaya mı kalkar? Tuncer, adaya 
düştüğün anda ilerde acıkacağını düşünerek seni baştan öldürür...
Gerçek hayatta en sık yaşanan stres hali, çekici bir kadındır. İkimiz de aynı kadına aşıkken 
öğrendim Tuncer’in gerçek dost mu yoksa iyi gün (annemin deyimiyle “ha ha ha hi hi hi”) dostu 
mu olduğunu...
Silahı masanın üzerinden aldım. Tuncer dikkatli gözlerle hareketlerimi bir bir takip 
ediyordu. Heyecandan ileri geri sallanmaya başladı. Eminim ki içinden “Hadi öl, lütfen, lütfen 
geber artık” diyordu. Altıpatları Tuncer’in yüzüne doğrulttum. Bir anda suratı değişti, “Hayır, 
hayır yapma” diye köpek gibi yalvarmaya başladı. Eliyle yüzünü korumaya çalıştığını görünce 
sinirden gülmeye başladım. Sonra yüzümü yukarı kaldırıp kahkahalarımın desibelini arttırdım. 
Ölmeden önce yeterince eğlenmiştim. Yüzümü tekrar Tuncer’e çevirip “Allah belanı versin” 
dedim, silahı kafama dayayıp düşünmeden tetiği çektim. Zavallının yüz ifadesini görecektin. Artık 
yüzde otuz üç ihtimal ölecekti. Yüzlük bir zar at, otuz üçten küçük atarsan öleceksin. Stresli bir iş, 
değil mi?
Aseksüeller ne kadar mutlu insanlardır ya? Düşünsene adamın hayatında kız diye birşey 
yok! Acaba dünyanın önde gelen yetenekleri aseksüel midir? Peki acaba aseksüeller sadece cinsel 
olarak mı istemezler karşı cinsi, yoksa karşı cinsten tamamen bağımsız mıdırlar? Ne bileyim, bir 
kadının kollarında uyumak, saçlarını okşatmak, veya sadece sevildiğini bilmek. Acaba bunlara da 
mı ihtiyaçları yoktur aseksüellerin?
Zaten yeterince mutsuz bir insandım ben. Sokaklarda sahipsiz köpekler gibi gezer, elele 
tutuşan, öpüşen uygunsuz uygunsuz sevgililerin mekanlarında dolaşırdım. Ne istedi ki benden 
yukarıdaki? Niye tanıştırdı ki benimle o kızı? Vallahi ben birşey yapmadım, zaten de yapamazdım. 
O geldi tanıştı benimle, sanki biri onu programlamış da üstüme salmış gibi. Güzeldi de kaltak. 
Ona karşı koymama imkan yoktu. Yalnızdım kaç senedir. Saptım yani...
Sap olmanın en kötü yanı ne biliyo musun? Hayır, hiç biri değil. Sap olmanın en kötü yanı 
hiç kimsenin seni sevmemesidir. Hiç kimse seni sevmiyor lan. Ne kadar kötü birşey bu biliyor 
musun? Direkt dünyayı yoketmek istiyordum, bütün sevgilileri öldürmek...
Doğal olarak Tuncer’le de tanıştırdım kızı. Üçümüz takıldık bir süre. Kız ikimizle de 
arkadaştı ama ben farkında olmadan bok gibi aşık olmuştum ona. Anlaşılan Tuncer de 
hoşlanıyordu ki garip garip davranmaya başladı bir süre sonra. Mesela ikide bir “Bize izin verir 
misin, özel bişey konuşucaz” falan diyip beni uzaklaştırırdı. Sonraları iyice soyutlamaya kalktı beni. 
Sanki onlar ikisi takılıyormuş da beni yanlarında gezdiriyorlarmış gibi. Peki kız ne yapardı? O 
ikimize de eşit kuyruk sallardı doğrusunu istersen. Acaba hangi düşünceyle yapar bunu kızlar? 
“İkisine de eşit davranayım, ayıp olmasın” diye mi, yoksa “İkisine de kuyruk sallıyım, kaçınılmaz 
olarak birbirlerine girsinler, ben de eğleneyim” diye mi?
Hayır, kızın adını söylemiycem.


Tuncer’in Çeşme’de bir villası var. Denize uzak, dağın tepesinde. Oraya gittiklerini 
öğrendim Tuncer’in evini arayınca. İşte o bardağı taşıran son damla oldu. Saatler sonra kapının 
açılıp kızın tam dışarı çıkarken beni görmesine şahit olacaktın. Onu kenara itip içeri daldım. 
Tuncer banyodan çıkıyordu, altını havluyla sarmıştı. “Burda ne arıyosun” demesine fırsat 
bırakmadan silahımı burnuna dayadım. Arkamdan beni durdurmaya gelen kızı yatak odasına 
attım. “Birazdan ikimizden biri ölecek, katil de sensin” dedim. Kapıyı kızın dehşet dolu bakışları 
üzerine kilitledim. Koridorda durduğum için Tuncer dışarı kaçamamıştı ama yanına geldiğimde 
cep telefonuyla konuşuyordu. Silahı tekrar suratına doğrultunca telefonu yere bırakıp ellerini 
havaya kaldırdı.
“Ellerini kaldırmana gerek yok” dedim. “Sana güvenim tam.” Sonra kendi yaptığım 
espriye kendim güldüm. Oturma odasındaki masaya oturduk. Televizyonun karşısındaki sehpada 
bira şişeleri ve izmarit dolu bir küllük vardı.
“Demek beni satacak kadar istiyosun o kızı” dedim. Bir elimle silahı Tuncer’in yüzüne 
doğru tutarken diğer elimle altıpatları çıkardım. “Bunun içinde tek kurşun var.” Pislik yapmaya 
kalkarsa öteki silahla suratını dağıtacaktım. Başka şansı yoktu. Altıpatları Tuncer’e verdim. “Önce 
çevir, sonra kafana sık, sonra bana ver. Tabi eğer erkeksen.”
Silahı bana uzattı: “Önce sen” dedi. “Tabi eğer erkeksen.” Ben sıktım, sonra o sıktı, sonra 
yine ben sıktım. Sıra yine ona geldi. Ölmekten çok korkuyordu nedense. Silah kafasında uzun süre 
bekledi. Sonra silahı masanın üzerine koydu: “Sen kazandın” dedi. Ona kazık attığımın farkına 
vardı mı acaba diye düşündüm bir an. “Kız senin olsun. Al götür hayrını gör. Bi daha karşına 
çıkarsam en adi şerefsizim.”
“Olay o değil” dedim. “Yirmi küsür yıllık dostluğumuzu bu kadar kolay harcayabilmene 
yıkıldım. Bir karı için.”
Gözlerimle sol elimdeki silahı gösterdim: “Ya üçte bir ihtimal ölürsün ya da kesin ölürsün. 
Sen seç.” Sessizce düşündü. Masadaki altıpatlara uzun uzun baktı. En sonunda tuttuğu nefesini 
dışarı bıraktı ve masadan silahı aldı.
“Bu da olmazsa beni vurmak zorunda kalacaksın” dedi. Silahı avcunun içinde seyretti. Sağ 
tarafa baktı, sağında pencere vardı. Beynini delip geçen kurşunun nereye gideceğini merak etti 
herhalde.
Silkahın namlusu şakağına dayalı vaziyette birkaç dakika geçirdi. “Çek tetiği artık, ikimiz de 
kurtulalım” dedim Tuncer’in gözlerinin içine bakarak. Gözlerini kapattı, avazı çıktığı kadar 
haykırarak tetiği çekti...
“Sana bişey söylemeyi unuttum” dedim. “Bu iddiaya girerek seni kazıkladım.” Altıpatlar 
Tuncer’in avcunun içinde duruyordu. Silahımı elinden aldım. Hala kıpırdamıyordu. “Aslında 
oyunun başında ben kazanmıştım. Neden mi? Çünkü senin kaybedecek bir sevgilin, işin, evin, 
araban, hatta sağlığın var. Bense cehenneme bilet almışım, otobüsün gelmesini bekliyorum.” 
Tuncer’in gözbebekleri hareket etmiyordu. “Senden ayrılmak zor olacak...”
“En azından kendimi öldürmiycem.” dedi Tuncer girdiği şoktan çıkarak. “Ya sen ölücen, 
ya da beni öldürücen.”
“Yanlış düşünüyorsun” dedim Tuncer’e alaycı bir ses tonuyla. Silahı kafama dayadım: 
“İçine kurşun koyup koymadığımı nerden biliyorsun?” diyip tetiği çektim. Çok ilginç bir 
duyguydu. Bir anda kafamda bir sıcaklık, sonra kafamın içinin boşaldığını hissettim. Acımadı 
fazla. Silahın sesini bile doğru düzgün duyamadım. 
Yanarak ölen insan neler hissediyordur acaba? Nereye kadar acı çekiyordur? Veya suda 
boğularak ölen? Zaten havasız kalmaktan yeterince kıvranıyordur, ama ya canı çıkarken neler 
hissediyordur? Ben o konuda şanslıydım. Ne olduğunu bile anlayamamıştım...
Eee..? Senin PTT çukuru olayı nasıl oldu?

Download 0.64 Mb.
1   2   3   4   5   6   7   8   9   10   ...   13




Download 0.64 Mb.
Pdf ko'rish