Ermeni Malları, Gezi Aynasında Marksizm Sempozyumu ve Nazım Hikmet Kültür Merkezi




Download 102.21 Kb.
bet3/3
Sana10.04.2017
Hajmi102.21 Kb.
#4049
1   2   3
(http://cekmece-fanzin.blogspot.de/2010/06/bir-nisan-aksamnn-ardndan.html)

Burada “yüksek duvarlar” gibi masum görünen bir söze kısaca dikkati çekelim. Neredeyse bütün Hıristiyan kurumları ve kiliseleri vs. hep görünmeyecek, dikkati çekmeyecek, şu “kahir ekseriyeti” (kahredici) oluşturan Müslümanların aklına “deliye taşı andırmamak” babından arka cephelere, duvarların ardına, apartmanların arasına gizlenmişlerdir. Sürekli yaşanan terörün canlı şahididir bütün o duvarlar, o gözlerden kaçmalar, dikkati çekmemeler. “Sarmaşık dalları”nın izini gören gözler nedense duvarların izlerine karşı kördürler.

Hikayenin devamı başka bir kaynakta şöyle:

1902 yılında, Kadıköy'de Surp Levon Ermeni Katolik Kilisesi'nin yakınında, Nihal Sokak'ta kurulan okulun tarihine dair bilgi sınırlıdır. 1961-64 yılları arasında 104 öğrencisi olduğu bilinen okul 1982'de kapatılmış, öğrencilerin bir kısmı Aramyan Uncuyan'a, bir kısmı ise diğer devlet okullarına geçmiştir. Halen vakfın tapulu mülkü olan okul binası, kültür merkezi olarak kullanılmak üzere kiraya verilmiştir. Binada halen Nazım Hikmet Kültür Merkezi faaliyet göstermektedir.”



http://www.istanbulermenivakiflari.org/tr/istanbul-ermeni-vakiflari/vakif-listesi/beyoglu-anarad-higutyun-ermeni-katolik-rahibeler-manastir-ve-mektebi-vakfi/72

İşte bütün bu masum satırlarda gizlidir bütün hikaye. Koca okul niçin öğrencisiz kalıyor? Niçin kapatılıyor? Niçin 20 yıl boyunca bomboş kalıyor? Niçin Kültür Merkezi olmak üzere kiraya veriliyor?

Adında “komünist” sıfatı olan bir partinin bütün bunların üzerine gitmesi gerekmez mi? Bunlar toplumun gündeminde değilse bile gündemine getirmek için uğraşması gerekmez mi? Bunların hiç biri yok.

*

İlk bakışta sanki herşey çok hakka hukuka uygun.



Vakıf kendine ait boş duran bir okulu, Kültür Merkezi olarak kullanılmak üzere kiraya vermiş. Böylece gelir elde edip diğer mallarını ve faaliyetlerini finanse etmek istemiş olabilir.

Ama biliyoruz ki, bu vakıflar mallarını kiraya da veremiyorlardı. Avrupa İnsan Hakları mahkemesinin bazı kararları sonunda kiraya verilebilir oldular. Ama bu durumda bile İşçi Partisi’nin bunu tanımayıp resmen işgal ettiğine dair bilgiler İnternette yeterince var.

Peki, TKP ne yapmış? Kiralamış!.. En azından İşçi Partisi gibi resmen işgal etmemiş. Aferin diyelim.

Ne kadar ödüyor? Ne karşılığı acaba?

Devrimci bir örgütün bütün gelir ve giderlerini herkesin bilgisine sunması gerekir aslında ama bu gelenekler çoktan unutuldu. Böyle bir kaynak yok.

Fakat internette şöyle bir bilgiye ulaşıyoruz:

Nasıl kiralanmış?

Ermeni okulu Nazım Hikmet Kültür Merkezi oldu



Bahariye Caddesi girişindeki ‘Sanat Sokağı’ olarak tanınan Ali Suavi Sokak’ta bulunan 3 katlı eski Ermeni İlköğretim Okulu’nun restore edilmesiyle oluşturulan Nazım Hikmet Kültür Merkezi, törenle açıldı.

Kadıköy

18 Ekim 2004 — Kültür Merkezi yöneticisi Ali Mert, 102 yıllık bina olan Ermeni İlköğretim Okulu’nun 20 yıldır kullanılmadığını belirterek, Ermeni Okulları Vakfı’ndan, binanın restorasyonu karşılığında, kullanım hakkının alındığını söyledi.”

(http://arsiv.ntvmsnbc.com/news/291840.asp)

Yani bir “restorasyon” yapılmış ve muhtemelen ömrü billah kullanımı alınmış. Çünkü şu kadar yıllık bir kullanım diye bir sınırlama falan da yok. Olsaydı her halde belirtilirdi.

Anlaşılan bu Katoluk Ermeniler’in hiç kafası çalışmıyor. Çok harka bir yerde çok güzel gelir getirecek bir binayı neredeyse karşılıksız TKP’ye vermişler. Sözümona mülkiyetleri kendilerinde ama fiilen kullanımı TKP’de.

Peki, ben ne tahmin ediyordum yazımda:

İddiamız odur ki, Kadıköy'ün en güzel ve stratejik yerinde TKP'nin kullandığı Nazım Hikmet Kültür Merkezi bir şekilde kitabına uydurularak bu politik çizgiyi ödüllendirmek için bu devlet tarafından TKP'nin kullanımına verilmiştir.”

Bu satırları yazarken genelden hareketle bir çıkarsama yapmıştım. Ama şimdi olayı inceleyince bu çıkarmanın da pek yanlış olmadığı görülüyor.

Türkiye gibi bir devlette “iyi saatte olsunlar”ın bir şekilde onayı, desteği, yönlendirmesi olmadan, Ermeni Cemaati, Adı Komünist olan bir örgüte, neredeyse yok pahasına böyle bir binayı vermez, veremez. Verdiği takdirde Kızıl Komünistleri Ermeniler destekliyor gibi bir linç kampanyasına maruz kalmaktan korkar.

Tersinden de, gerçek bir komünist de, hem Ermenileri zor durumda bırakmamak, hem de bu gibi saldırıları başından kesmek için çok dikkatli davranır. Örneğin neredeyse böylesine bir yeri bedavaya kapatmaz. En azından normal ticari ilişki düzeyinde, hatta normal olarak Komünistlerin kiralık yer bulması zor olacağından, olağan fiyatinin üstünde para ödemesi gerekir ve böyle yapar.

Devrimcilik hayatımda gerek Dev-Genç’te gerek daha sonra birçok kez, Ermeni ve Hırıstiyan yoldaşlarımızın, yetenek ve bilgileri bizlerden çok ilerde olmalarına rağmen, benim “Hıristiyan veya Ermeni olmamı anti komünist histeri için kullanabilirler” diyerek, önde görünmekten ve resmen öyle görevler almaktan feragatleri hiç olmayan şeyler değildi.

Böyle bir ülkede, Ermeni Cemaati bir vakfını TKP gibi bir örgüte veya onun paralelindeki bir kuruma böylesine neredeyse bedavaya verecek.

Benim bildiğim normal olarak, bunca tecrübe yaşamış, nice badirelerden geçmiş, zaten küçücük kalmış ermeni ceamaatleri böyle bir şey yapmaktan korkar. Yapmadan önce, birtakim ilişkileri kullanarak ulu devletimizin iyi saatte olsunlarına sorarlar. Oralardan bir sinyalalmadan böyle bir şey yapamazlar.

Kaldı ki bunun tersi de doğrudur. Bu memlekette komünistlek yapmış biri, böyle bir imkanın Ermenilerden böylesine kolayca kendisine verilmesi karşyısında kendinden kuşku duyar veya duymalıdır. “Yahu biz nerede yanlış yaptık da böyle bir piyango çıktı” falan diye düşünmesi gerekir.

Özetle şimdi bir şekilde kitabına uydurulup ulusalcı bir çizgide olduğu için TKP’nin emrine amade kılındığına daha bir ikna olduk.

Peki o restorasyon nasıl bir işmiş?

Ola ki çok masraflı ve uzun bir iştir.

Onu da Ekşi Sözlük’ten okuyalım:

nazim kulturevi nin "nazim in estetik duzeyine yarasir" profesyonel etkinlikler yapmak uzere kendini yenilemesiyle olusan kurumun ismi. isil ozgenturk soyle yaziyor merkezin acilisi hakkinda:



"okulu, ermeni ustalar 1902'de yapmışlar, en güzel karoları döşeyip en yüksek duvarları örmüşler. en aydınlık pencereleri açmışlar ve en üste de dünyanın en sıcak, en albenili, en baştan çıkarıcı tiyatro salonunu kondurmuşlar.

bir güzel okul olmuş. yıllar yılı çocuk sesleriyle daha da şenlenmiş. en güzel tiyatrolar oynanmış, en acılı aşk sohbetleri yapılmış, diplomalar alınmış ve yaşam pek çok insan için burada başlamış. sonra yıl 1987'ye gelmiş, çocuk sayısı azaldığından okul kapanmış ve yıllarca öyle mahzun, öyle boynu bükük beklemiş. vakıf malı olduğu için kimseler içeri girip bu güzelim binayı yeniden yaşar kılamamış. yıl 2004'e gelmiş, türkiye cumhuriyeti, avrupa birliği'ne uyum yasaları çerçevesinde azınlık mallarıyla ilgili yasayı değiştirince, iyi bir şey olmuş ve bina, bir kültür merkezi yapma hayali kuranlar tarafından kiralanıp ali usta ve ekibinin ellerine teslim edilmiş. onarılması ve kapısına nâzım hikmet kültür merkezi yazısı konması için.

ben kadıköy altıyol'daki bu ermeni ilkokulunu onarım başladığında gidip görmüştüm ve iki ay sonra açılışa gittiğimde gözlerime inanamadım; ali usta ve ekibi, gece-gündüz çalışarak okulu yeniden onarmışlar. ve kapısına nâzım hikmet kültür merkezi levhasını asmışlar. belki ki, bu iki aydaki mucize, parayla pulla elde edilmemiş; bu mucize, nâzım' ın mısralarını ezbere bilen, onu komünist olduğu için bir kat daha fazla seven ali usta ve ekibinin inanılmaz özverisi sayesinde olmuş. türkü söyler gibi bir çırpıda, en içten emeklerini koyarak binayı bitirmişler. (…) (19 ekim 2004, cumhuriyet)

Yani topu topu iki aylık bir işmiş.

Yazının tarihi 2004. Yani şimdi dokuz yıl olmuş.

Özgentürk ne kadar da nesnel ve masum yazıyor. Ne kadar merhametli!

Çocuk sayısı azaldığından okul kapanmış”

Bu tarafsız ve masum görünen satırlar ben olsaydım şöyle yazardım:

Ermeniler katledildiği, sürekli terör altında yaşadığı için çocuk kalmamıştı.”

Özgentürk saf ve masum yazıyor:

Vakıf malı olduğu için kimseler içeri girip bu güzelim binayı yeniden yaşar kılmamış”

Ben olsaydım şöyle yazardım örneğin:

Ermenilerin ve Hıristiyanların sistemli olarak imhasına ve yok edilmesine, mallarının yağmasına, bu sefer kanunlar ve mülkler üzerinden devam edildiği ve bu bağlamda vakıflar mallarını akar olarak da kullanamadığı için, bina boş kalmak zorundaydı.”

Özgentürk söyle yazıyor:

bina, bir kültür merkezi yapma hayali kuranlar tarafından kiralanıp”

Ben olsaydım şöyle yazardım:

Bina yok bahasına kapatılıp…”

Evet bunlar yok.

Nazım Hikmet var. Nazım Hikmet okuyucusu usta falan var. Ama bunlar yok.

Onların emeği “içten”miş.

Valla biz Marks’tan iş gücünün maddi veya manevi özelliklerinin, “içten” ya da dıştan olmasının onun ürettiği değer üzerinde hiçbir etkisi olmadığını öğrenmiştik.

Yani topu topu “içten” veya “dıştan” iki aylık işgücü karşılığında Kadıköy’ün en güzel yerinde, harika bir bina. Orada Komünizm, Nazım, Nazımı ezbere bilen ustalar falan var da, yok edilenler yok.



29 Ekim 2013 Salı

Demir Küçükaydın

Download 102.21 Kb.
1   2   3




Download 102.21 Kb.

Bosh sahifa
Aloqalar

    Bosh sahifa



Ermeni Malları, Gezi Aynasında Marksizm Sempozyumu ve Nazım Hikmet Kültür Merkezi

Download 102.21 Kb.